Uzun zamandır yazamadım, hani derler ya kafamı kaşıyacak zamanım yok diye işte o durumdaydım. Taşınma telaşımız bir yandan Eylül'le uğraşmak diğer yandan üstüne küçük bir abant kaçamağı ardından bronşit olan ve huysuzluğu 10 katına çıkmış nazlı bir prenses.... Yazarken bile yoruldum :) anlayacağız süper yoğun ve yorucu bir kaç hafta geçirdim. Ama içlerinden en güzeli şüphesiz Abant tatilimizdi.
Biz ailecek kış tatilini pek sevmeyiz ama kar bir başka tabi. Daha önceki yıllarda kartepe ve abanttan yana yapmıştık tercihimizi bu sene bir değişiklik yaptık ve rotamızı Abant' a çevirdik iyi ki de gitmişiz. O harika doğası çevresinde görülecek güzel yerler her anı keyifli ve doğayla iç içe bir gezi oldu. Biz cumartesi sabahı yalova'dan yola çıktık hava çok soğuk değildi ögle saatlerinde yemek yemek için bir tesiste durduğumuzda soğuğun ne demek olduğunu iyice anladık.
Abant'a vardığımızda kar yağmadığından ara ara olan beyazlıklarla idare ettik ama o göl manzarası ağaçlar doğa herşeye değerdi. Kısa bir turdan sonra otelimize yerleştik. Tercihimizi Büyük Abant Otelinden yana yaptık. Genel olarak güzeldi ama en güzeli yemekleriydi gayet zengin açık büfesinde yok yoktu. Otelin tek sorunu ısınma sorunuydu odalar hariç her yer gayet serindi ve ne yazık ki bizim için büyük bir eksi puandı. Giriş yaptığımız gün arabayla göl etrafında küçük bir tur attık daha sonra atları sevdik ve göl önünden o muhteşem manzarayı izledik ve otelimize geri döndük. O günü otelde geçirmeye karar verdik. ilk otelin havuza gittik Eylül yaz bittiğinden beri halı üzerinde ayak çırpmaya devam ediyor bizde heveslendi diye havuza gittik gerçekten çok eğlendi ama ihmal ettiğimiz havuzun dışındaki soğuk bize biraz pahalıya patladı çünkü döndüğümüzde eylül ne yazık ki bronşit oldu. Bu kötü tecrübeyle öğrendik ki çocuğu kış mevsiminde otelde hele ki abant gibi soğuk bir yerin otelinde asla havuza sokamamalıymışız. O gün akşam yemeğimizi yiyip Eylül'ün oyun kulübü ve mini animasyon deneyimlerinden sonra son buldu. Şunu eklemeliyim oyun kulübü de hatırı sayılır derecede soğuktu.
Ertesi gün Gölcük' e doğru yola çıktık yaklaşık yarım saat sonra Gölcük'e ulaştık. her yerin ayrı bir büyüsü var gerçekten ne güzel ne büyüleyici bir coğrafyaymış. O çok beklediğimiz kar'a sonunda kavuştuk gölün etrafını yerdeki kaygan buzlara rağmen zevkle geçtik. Eylül kar aşkıyla bebek arabasından inmek için çok ağladı en sonunda yerdeki buzlardan kurtulur kurtulmaz karla buluştu. Gölcükten yola çıktık ve rotamızı yedigöllere çevirdik. Ahhh nasıl bir cennet orası... Yollar çok karlı ve kaygandı gidene kadar çok zorlandık ama gidince herşeye değdi. Kesinlikle sonbahar ve ilkbaharda tekrar gidilmesi gereken bir yer. Eylül ilk gittiğimizde uyuyordu kısa bir süre sonra uyandı ve kafasından dökülen yapraklara bayıldı :) yapraklarla olan aşkı ayakkabısına yapışan yaprakla savaşı başlayınca herşey sona erdi. :))
Pazartesi sabahı kahvaltımızı yapıp yola çıktık. Arkamızda harika anılar ve burada olmayan daha nice fotoğraflar bıraktık. Eğer Abant ve çevresine gitmediyseniz muhakkak ziyaret edin. Favorimiz kesinlikle Yedigöller oldu ve kesinlikle tekrar (başka bir mevsimde) ziyaret etmek istiyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder